14 Kasım 2020 Cumartesi

Dil/emma Türkçe Değil!



Sosyal medya ahalisi olarak bütün sırları, gizleri ve yalanları çözmüş olduğumuzu görüyor; hür bir birey olarak kıvanç duyuyorum. Muvakkatiyetimizin şanına ve şerefine yaraşır, görkemli sözlerimin sebebi de tam olarak budur.

Her konuda söyleyecek sözü olan bizlerin, paradigmaya olan mutlak hakimiyetinin para getirmemesi ise tamamen paradigma değişiminin kur eksenli yapılmasından kaynaklanıyor. Gerçi biz kura bakmıyoruz ama hınzır aşık bizim baktığımız yerde bitiveriyor.

Bizler ununu elemiş, eleğini kelek niyetine vitrine asmış yorgun bir neslin evlatlarıyız. Her şeyi bilmek yordu bizi, bilgi zehirlenmesinden mutevellit inkişafın doruklarında süzülüyoruz. İlerleme bilmeyen nesle zaten aşina değiliz!

Bizler, yaşamın engin deneyimlerini özümsemiş, söylenecek sözleri tüketip okeye dönecek kadar olanı biteni aşmış vaziyetteyiz. İstesek dünyayı titretiriz ama titreşim ruh sağlığımıza dokunuyor, tektonik sancıların ve ikircikli bunalımların müptelası hatta gardaşıyız. Bu bitmez tükenmez paradoks yolunda, septik sapmaların sadık birer yoldaşıyız. 


Şiraze Kayık'tan Gelen Düzeltme

Uzun uzun yazardım ancak... Amannn neyse ya! Zaten çok Cringe ve Overrated bir yazıydı. Kitsch kavramına dair bilgim de çok ama Türkçe'den haberim bile yok. Bye. 👋


As a social media community, I see that we have solved all the secrets, mystries and lies; as a free person, I am proud. It is worthy of the glory and honor of our success, and this is exactly the reason for my glorious words.


The fact that the absolute dominance of us, who have a say in everything, does not bring money, is entirely due to the exchange rate axis of the paradigm change. Although we do not look at the lot, but the evil lover ends up where we are looking.


We are the children of a tired generation who have sifted their flour and hung their sieve in the window for the purpose of kelek. We are tired of knowing everything, we glide from information poisoning to the peaks of mutevellite development. We're not familiar with the generation that doesn't know progress!


We have assimilated the vast experiences of life, exhausted the words to be said and exceeded what was done enough to turn to Okey. We can shake the world if we want, but the vibration touches our mental health, we are addicts or even gardeners of tectonic pains and hypocritical depressions. On this inexhaustible path of paradox, we are faithful companions of septic deviations. 


Correction From Wannabe Teen

I used to write for a long time... Whatever... It was already very Cringe and Overrated post. I also know a lot about the concept of Kitsch, but I don't even know English. Bye. 👋

12 Kasım 2020 Perşembe

Kısa Kısa



-I-

Kapanmamış bir yara varsa, illaki kanar.

-II-

Çürümeye başlamadığın sürece, olgunlaştım diyemezsin. 

-III-

Zaman; seni anlayacağını vaat eden insanların nihayetinde asla anlamadıklarını öğreten müphem kavram.

-IV-

Yaşamın anlamı olmadığını bilecek kadar zeki; yine de buna rağmen yaşamaya değeceğini anlayacak kadar akıllı olun.

-V-

Dünyayı değiştiren insanlar, kalıplara sığamayanlardır.

-VI-

Kadınlar yıldızlar gibidirler; uzaktan bakıldığında göz alıcı ve ışıltılı, yakından bakıldığında ise soğuk ve sıradan görünürler.

-VII-

Müziğe söz eklemek, ete baharat eklemek gibidir. Etin kalitesinin ölçütü, hiç bir baharat eklemeden yalın halde alınan tattır; eğer tat hoşsa kalitelidir, değilse zaten baharatlarla ve çeşnilerle makyajlanır. 

-VIII-

Kuşlar kadar özgür olmak arzusu insan için anlamlıdır, herhangi bir kuşun 9-5 beyaz yaka çalışandan daha özgür olduğu algısı ise anlamsız. Zira, evrim kanatları vermek için kuşların kollarını alıyor; hayallerini kaybedenlerden daha hür olduğunu düşünmek makul mü? 

-IX-

İnsanın nasıl öleceğini, nasıl yaşadığına bakarak anlayabilirsiniz. Sardanapalus'un Ölümü'nde gördüğüm de tam olarak budur. Arzuların tatmini ile arzuların esaretinin farkını ortaya koyar. Ölümünde bütün cariyelerini kendisiyle ölüme götüren bu insana, nasıl tepki vermeliyiz? Hazzın, aklın efendisi olduğunu söyler August Comte; hangimiz bu gerçeği inkar edebiliriz?

-X-

Eğer nereye varacağını biliyorsan, suyun akışının önemi kalmaz. 

--------------------------------------------------------------------------------------------------

-I-

If there's a wound that's not closed, it's bound to bleed.

-II-

You can't say you've matured unless you start rotting.

- III-

Time is a vague concept that teaches that people who promise to understand you ultimately never understand.

- IV-

Be smart enough to know that life has no meaning; however, be smart enough to realize that it is worth living despite.

V-

People who change the world are those who can't fit into patterns.

-VI-

Women are like stars; they look glamorous and radiant when viewed from afar, and cold and ordinary when viewed closely.

- VII-

Adding lyrics to music is like adding spice to meat. The measure of the quality of meat is the taste taken in a lean state without adding any spices; if the taste is pleasant, it is quality, if not, it is already made up with spices and condiments.

- VIII-

The desire to be as free as birds is meaningful to man, while the perception that any bird is freer than a 9-5 white-collar worker is meaningless. Because evolution takes the arms of birds to give them wings; is it reasonable to think that they are more free than those who have lost their dreams?

- IX-

You can tell how a person dies by looking at how he lives. That's exactly what I saw in the death of Sardanapalus. It reveals the difference between the satisfaction of desires and the bondage of desires. How should we react to this man, who in his death took all his concubines to their deaths with him? August Comte says that pleasure is the master of reason; which one of us can deny this fact?

X-

If you know where it's going, the flow of water doesn't matter.

10 Kasım 2020 Salı

Levla'ya Şiirler


-I-


gözleri uçuşu izler

derin uçuş ve kayboluş

kanatlarında günahkar ritimler

sallandıkça saçar tohumlarını

tanrılardan miras şehvetin


karayağız fırtınalar mı getirir

gecenin kıyılarında bekleyeni

ölüm dediğin adsız bir leke 

dalgaları vurur ruhun derinlerine

duyulur gelişi karanfil kokularıyla


dokunuşları efsunkar bir tuzak

ay ışığı paramparça dizlerinde

bedenin her zerresi tutsak

kanayan ufukta sezilir acıları 

dağlar yaralarını şehrin ışıklarıyla



-II-


çatı tepelerinde beliren yalnızlık

korkunun eşiğine kuleler dikmiş

kesif sessizlikte yolunu gözler

adım adım soluğunu yoklar 

dolaşır şehrinin sokaklarını

seyrek, sekerek ve teker teker

düşer zihninin buhranlarından

gölgelerin arasına karışır 

fay hatları depremlere gebe

parçalanan yıldızları toplar

kederle her gece 

tanrı ölümünü müjdeler


Oysa ölüm asırlık bir oyun, derdi.

Yaşamla bağını hiç koparmayan

Sayar hesapsızca yiten zamanı

Ve sızlar yarası hiç durmadan

Çöker sızısı yüreğine aniden

Çınlayan duvarlardan nehirler

Yırtılan göğün yarıklarından

Kayıp şehrin ortasına akar

İzleri silinir zamanla zamansız

Bulutlara üflediği ruhu kaybolur ardından



-III-


şu durmadan akan renkli hayat

başıbozuk yankılar içinde

bir görünür bir kaybolur

bense izlerini yoklarım

zaman silip durdukça


çırpınır anlam aramızda

yitik kelimelerin gölgesine

çarpık sözlerin umuduna

sığınır da bekleriz

gün bizim için doğsun diye


eski bir şarkı mıdır sevmek

adınla başlar ama biter mi söyle

şehirler, binalar çizdim öylece

yeni hayatlar belirdi avuçlarımda

döndüm yine seni seçtim


ne kadar çok öpmek isterdim bilir misin

yaralarla bezeli kırılgan ruhundan

ve ilmek ilmek örmeliydim sevgiyle

ki berkitilmiş cümlelerinle

sar diye mısralarımı


senin gözlerinle bakar Tanrı

cennet adımlarında vücut bulur

sonra üflersin tüm rahmetinle

parmak uçlarından filizlenir

nice ömür, nice sevda, nice ölüm...