28 Ocak 2019 Pazartesi

Kahraman Kültü ve Fedakar Ruh

Giriş

Herkesin bir kahraman, kurtarıcı beklentisi vardır. Bu kişinin kimliği, bireyin siyasi, kültürel ya da geleneksel inanışlarına göre şekillenir: Eğer dindar biriyse Mesih; eğer komünistse Che ya da Rose Luxembourg olabilir; ya da kitaplardan veya filmlerden gördüğü insanları rol model seçip, örnek alabilir. Bu insanları seçme sebebi ise, kendi benliğinde eksik gördüğü noktaları kapatmaktan aciz olduğunu düşünmesi ve bunu şahsi fedakarlığıyla yapmaktan kaçınmasıdır. Aslında bu kahramanlık, korkaklığın örtbas edilmesi için uydurulmuş bir statüdür. Yüceltenin gayesi de, yüceltilenin ardına aldığı rüzgardan kar çıkarıp yükselmektir.

-I-

Odanızın duvarlarını ünlü simaların posterleriyle doldurduğunuz zamanları düşünün. Hepimiz, parlak ışıklar altında görkemli ve ihtişamlı hayatlar yaşayan bu insanların yerine geçtiğimiz düşler kurardık. Ya da benlik arayışımız içinde idealimizi ararken, mücadeleci zihinlerin yolunda iz sürerdik. Çünkü birey olmak için ne yapmamız gerektiğini bilmemiz gerekir ve bu süreç, bizden evvel yaşayanları anlamaktan geçer diye düşünürdük. Aklımız, izlediğimiz filmler, okuduğumuz kitaplar ve dinlediğimiz müzikten buna dair ipuçları arardık. Fakat, ne yazık ki bu süreçte bilgi akışını olumsuz etkileyen manipülatif müdahalelere de maruz kaldık. İşte kahraman kültü böyle ortaya çıktı.

Yeterince güçlü bir iradeye sahip olmazsak; seçimlerimizin ve dolayısıyla hayatımızın kendimize ait hatta benzersiz olduğunu unutur asla öğrenemez ve başkalarının hayatlarının taklidinden ibaret hale getiririz. Sistemin ortaya çıkardığı insan bu sebepten ötürü birey değil, mukallittir: yani taklitçi. İster ki tek tip insan mümkün olduğunca sakin olsun ve uslu uslu kendisine sunulanı kabul etsin. Hayatını idame etmek, kararlar almak ve kendine bulmaktan imtina etsin. Kahramanlara sarılsın, onlarla yaşasın ve zihnini körleştirerek enerjisini tüketsin; basit bir denklem.

Kartondan kaplan tabiri, aslında arkası boş olan ama görünüşte heybetiyle görenlere korku salan kişileri tarif etmek için kullanılır. Kahraman Kültünün amacı da, aslında işlevsiz olan bir figürü kendi yararına çalışacak şekilde kullanmaktır. Tarihin tozlu sayfalarından aranıp bulunan bu isimler, popüler kültür unsuru haline getirilip pazarlanır. Bahsi geçen figür belki de gerçek hayatında bambaşka biriyken, sunulan kişi zararsız hale getirilir. Yaramazlık yaptıysa, bunu bile bir sektör halinde yaygınlaştırmak istenir. 

-II-

Kahramanlık düşmanlıktan da devşirilebilir; ya da sistem kendi sahte düşmanlarını yaratabilir. Burada kişinin düşünceleri değildir bahis konusu, kişinin yerine geçen gölgenin sadece görüntüden ibaret olmasıdır. Bir insan aranır ve bulunur. Spartaküs de olabilir, Abraham Lincoln de. Dönemsel olarak cepte tutulur ve uygun zamanlarda vitrine konulur; böylece kitlenin odağı haline gelir. O kişinin hayatı ya da fikirleri önemli değildir. O kişiyi markalaştırmanın getirisi belirleyicidir. Che Guevara, tişörtleri, şarkıları ve hatta ismiyle bile büyük bir maddi kaynak sağlar. Kapitalizm karşıtı olan bu ismin hayranları gider ve milyonlarca dolarlık bir havuz oluştururlar; Kapitalizm karşıtı oldukları halde! Filmler çekilir, karakter mevcut herhangi bir sistemle savaşır ve bu yolla sistem kötülenir ama ertesi gün herkes aynı sistemde yaşamaya devam eder. Çünkü bu bir arınmadan ötesi değildir. Bu samimiyetsiz bir teslimiyetin ifadesidir. Fakat isteriz ki birileri çıksın ve bunu değiştirsin: ama neden başka birileri?

-III-

Fedakarlık yüceltilen ve her daim üzerine afilli sözler söylenen bir eylemdir. Davası uğruna dövüşenler ya da bu uğurda toprağa düşenler unutulmaz. Geçen günlerde birçok kişi tarafından anılan Rosa Luxembourg’da bu kahramanlardan. Uğruna mücadele verdiği şeylere değinildi, hamasi nutuklar atıldı ve unutuldu. Tesla da bu kahramanlık timsallerinden. Hayatı anlatılırken icatlarını maddi çıkar güderek ortaya koymadığı, insanlık uğruna ömrünü adadığı birçok insan tarafından anlatıldı. Ama bugün Tesla’yı ananlar ve Edison’a serbest piyasa içinde emeğinin karşılığını almak istediği lanet edenler ne yapıyor? Tesla’yı satın alıp, Tesla’nın övülen yönüyle çelişiyorlar. Tesla fedakarlıkla anılırken, onlar Tesla kültünü yücelterek çıkar elde etmeye çalışıyorlar. Yani, figürlerle oynanan bir oyunda piyon oluyorlar. 

Ayrıca fedakarlığı hep başkalarından bekleriz. Biri gelsin ve bizi kurtarsın. Süpermen, kurtar bizi. Ama kimse o kişi olmak istemez. Çünkü elini taşın altına koyanı yüceltme çabası, onun aptallığına kinayedir. Onları uçurtma gibi rüzgarın karşısına dikeriz, onlar yıpranır ve rüzgarın hıncını göğüsler ve yükselen uçurtmada hiç emek sarf etmeden yerimizi alırız. Bilhassa kolektivist hareketler bu tutuma çok fazla başvururlar. ‘Ben’ yerine ‘Biz’ vardır; ben değil bende vardır. Hamaset ile coşkun duygular harekete geçirilir ve biriken öfkeyle nevrozlar arındırılır. Birey olmaktan, kendini ifade etmekten yoksun insanlara, önemli olma fırsatı sunulur. Bir hedef vardır ve bu hedefin gerçekleştirileceği uzak gelecek tasviri uğruna kurban törenleri gerçekleştirilir. Fedakarlık övülen bir eylemdir; bu törenlerde ve kendini feda eden kişinin ilgili eylemi de kutsanarak özendirilir. 

Fedakar ruhlara sunaklar adanır. Bu isimlerin varlığı, hepimizin ortak varlığının bekasını sağlar. Bununla birlikte, arka planda kalan sözlerde asıl amaçlar gizlidir. Kahramanlar yaratmak, kahramanlık destanları söyleyerek kitleleri efsunlamak; bir manevi arayış değildir, bilakis propaganda sanatının en temel ilkelerinden biridir. Güç istenci ile yanıp kavrulan irade, kendisinden daha güçlü mutlak başka bir iradeye intisab etmeyi ya da onun hayalle ve kurguyla yeniden düzenlenmiş anısından güç almayı arzular. Bu arzunun asla sonu yoktur, çünkü insan var oldukça bencilliğiyle istemeye devam edecektir. Ve arzusunun peşinde yiten insanın yarattığı kahraman, kendi korkaklığı ve acziyetini perdeleyecek gölgeden ibarettir.