Ahlak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ahlak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Ocak 2015 Cuma

Nietzsche’nin Ahlak Felsefesi


"Ahlaklı insan, ahlaksız insandan daha aşağı bir türdür."

 Nietzsche (1844-1900) ahlak değerlerine karşı en sert eleştirileri yapmış ve kendine göre ahlak dışı (amoral)bir felsefe kurma girişiminde bulunmuş olan Alman filozoftur.

Aklı değil istenci, toplumu değil bireyi üstün tutan bir anlayışın temsilcisidir. Akılcılığı ve toplumculuğu besleyen değerlerin yerine bireyciliği (individüalizm) ve istenci destekleyen değerlerin konulmasını savunmuştur.
Amoralist ahlak felsefesinde, insanın doğal bir varlık olduğu ve insanın ahlaki davranışları kadar ahlaki olmayan (gayri-ahlaki ) davranışlarının da söz konusu olabileceği, bu yüzden toplumda ahlak kuralları oluşturmanın gereksiz olduğu savunmuştur. 
"Ahlak, sürü hayvanının içgüdüsüdür."

Nietzsche genel ahlak kurallarını sıklıkla eleştirmiştir. Ahlakın evrensel olmadığını aksine birey kavramının yayılmasının tökezlemesine ve belirli bir zümrenin insanlar üzerinde tahakküm kurmakta araç olarak kullanıldığını ileri sürmüştür.

"Ahlaklılık yeni ve daha iyi geleneklerin ortaya çıkmasına karşı
direnir: aptallaştırır."

Nietzsche insanların doğduktan ergenlik dönemi sonrasına kadar içi boş dogma kurallarla eğitilmesini eleştirmiş ve töre, gelenek gibi kavramları yok saymıştır. Ona göre birey dünyayı başkalarının ona empoze ettiği kalıplara göre değil kendi fikri dünyasında tanımalıydı. Bu yüzden insan davranışlarında ahlak ve erdem kadar ahlaksızlık ve erdemsizlik de normal karşılanmalıdır. Ahlaki ölçüler ve normlar koymak saçma ve gereksizdir.




"Ahlaksal olay yoktur, yalnızca olayların ahlaksal yorumu vardır."

Nietzsche’ye göre, ahlak belli bir çağın değer yargıları ve “iyidir-kötüdür” dediği şeylerin tablosudur. Bu şekilde algılanan göreli değerler tablosundan uzak durmak gerekir.

O, dünyada nesnel bir ahlaki düzenin olmadığını tekrar tekrar söyler: Ahlaki fenomenler yoktur, ama sadece fenomenlerin ahlaki yorumları vardır.

O kendisinin, bir bütün olarak hiçbir ahlaki olgu bulunmadığını ilk gören kişi olduğuna inanır ve kendisi de dahil olmak üzere, her filozofu  iyi ve kötünün ötesinde bir duruş almaya, kendisini ahlaki yargılar yanılsamasının altına yerleştirmeye zorlar.

Lamarck ve evrim teorisinin ana kuramcısı Charles Darwin ile başlayan en üstün türün ayakta kaldığı düşüncesi ve Maltus’un öğretileri Nietzsche’nin düşünce yapısının temellerini oluşturur. 

“Canlıların yaşamda kalması için tek yol, birbirleriyle savaşmalarıdır. Doğada bir seçme-ayıklama süreci vardır. Buna göre her soyun en uygun niteliklere sahip olan temsilcileri, yaşamda kalır. Doğanın yasası budur.”

Doğanın yasasını böyle yorumlayan ve savaşarak üstün insana uzanan yolda yeni adımlar atıldığına inanan Nietzsche bu noktada savaşı kutsamış ve bu temelde insanoğluna özetle şu mesajı vermiştir;

“Diyorsunuz ki savaşı kutsal kılan şey iyi bir davadır. Ben size derim ki her davayı kursal yapan şey iyi bir savaştır.”
Ezcümle, Friedrich Nietzsche’nin bütün felsefesinde bir başkaldırı vardır. Toplumun bütün değerlerine karşı çıkmıştır. Nietzsche, Darwin’in kuramında belirtildiği gibi “ güçlüler yaşam savaşı içinde güçsüzleri yok eder.” anlayışını benimsemiştir. O, ahlâkın amacının eşitlik olamayacağını düşünür. Çünkü, hayatın içinde eşitlik yoktur. İçinde yaşadığı dönemin ahlâk anlayışını bir köle ahlâkı olarak yorumlar ve tüm dinsel değerlere karşı çıkar. Bunun yerine insanlara yeni amaç ve değerler sunmaya çalışır. Nietzsche’nin anlayışında insanın kendi çıkarları için gereğinde başka insanları yok etmesi iyi ve soylu bir davranıştır. Soylu sınıf her şeye egemen olunca, sonunda üstün insan ortaya çıkacaktır. Üstün insan güçlüdür, her şey onun için çalışır. Nietzsche’nin bu anlayışında güç en yüce erdem olarak değerlendirilmiştir.
Hayatı güçten ibaret gören Nietzsche, güçlerin çarpışmasından ve güçsüz olanın elenmesinden başka bir şey olmayan savaşı üstün insana ulaşma noktasında bir araç olarak savunmuştur.

Nietzsche’nin bu görüşlerinden ise en çok Adolf Hitler etkilenerek ‘üstün ırk’ görüşüne kapılmıştır ve 3. Reich yükselişi fikrini ortaya atmıştır.