14 Mayıs 2017 Pazar

Eğitim ve Kariyer Üzerine



EĞİTİM NEDİR?

Öğrenciler cehaletle ve okumamakla itham ediliyor. Onların sorgulamaması ve geleceğe dair planlarının olmaması alay konusu ediliyor. Yaşı belirli bir çıtayı geçen herkes, yeni nesle ve onun yaşamına amiyane tabirle giydirmek ile yaşamını sürdürüyor. Yeni nesil çok sığ ve kaygıları yok. Okul ile alakaları sınırlı ve öğrenmek istemiyorlar. Bilgiye aç değiller, sadece sonuç odaklı düşünüyorlar(sınavlar, mülakatlar v.s), okuma alışkanlıkları yok, geleneklerine ve kültürlerine bağlı değiller.
  
Peki, siz ne ürettiniz demek istiyorum onlara. Siz sadece önyargılarınızı, kalıplarınızı ve yanlışlarınızı, dayatarak bizi eğittiğinizi mi sanıyorsunuz? 12 sene yarış atı gibi yaşayıp, 4 senelik lisans programı ile ehil insan mı olacağız? Bilgiye aç olmak ve okuma alışkanlığı kazanmak için bireyin, bilginin mahiyetine dair bir algısının oluşması lazım. Sadece kör bir ezberle kişi neden bilgiyi arasın? Zaten başkasının istifra ettiğini sorgusuz yutuyor. Bu durumda hazırcı ve tembel ise, suç kişinin oluyor?  Bilgi rasyoneldir yani akıl ile ulaşılmalıdır. Eğer bilgi kişinin çabayla ulaştığı değil de başkasının aracılığıyla edindiği bir kazanım olursa, dogmatik olur ve çürütür.  Kültürel birikim ve entelektüel kaygı gibi kavramlardan uzak olmak, önceki nesillerin bir gelenek dahi oluşturmaktan aciz olmalarındandır. Toprağa tohum, gübre, su ve emek vermeden ürün bekleyen çiftçi, hasat zamanı dizlerini döver.  

“Yaşadığımız ülkenin en iyisiydiler ama bize okullar hiçbir şey öğretemediği gibi bir de tamamen çarpık bilgilerle donanmamıza neden olmuşlardı. Üstelik o kadar acımasızlardı ki, “Kuğu Gölü Balesi”nin müziğini dinlememiş olmak, 




Suç ve Ceza’yı okumama,




 devrim sonrası ülke hakkında eksik ve yanlış bilgilere sahip olmak adeta bizim suçumuzdu. Şair adı ezberlemekten şiir okumaya, 




savaş tarihi ezberlemekten barışı anlamaya, flütle modası geçmiş şarkıları çalmaktan Bach’ı dinlemeye, 




özel günlerde -savaşı- anlatan resim yapmaya çalışmaktan Caravaggio’yu tanımaya, dil bilgisini ezberlemekten de yabancı dil öğrenmeye vakit kalmamıştı.”


(Caravaggio - San Luigi dei Francesi)
Ezel Sadıker – Eğitim Üzerine – Kafa Dergi Mayıs Sayısı


-Eğitime ihtiyacın var.
+Katılıyorum ama kör regürjitasyon ve yineleyerek ezberlemek eğitim değildir.
Alman asıllı Amerikalı Teorik Fizikçi Albert Einstein ile babası arasında geçen bu diyalog belki de eğitim sistemi ve anlayışına yönelik yapılmış en radikal eleştiridir. Asırlardır ideoloji ya da misyonerlik faaliyetleri amacıyla; muhakeme yeteneğinden yoksun, birey olgusunun idrakinden bihaber aciz nesiller yetiştirildi ve devam ediyor. Eğitim kurumları adeta Auschwitz kampı mantığıyla işliyor. Tabelalardan yönünü tayin edecek kadar okuma-yazma bilen ve marketten yaptığı alışveriş sonucunda para üstünü alabilecek kadar hesap yapabilen parlak zihinleri geleceğe armağan ediyorlar.

 Yine Einstein diyor ki; “Eğitim gerçeklerin öğretilmesi değildir. Düşünmek için aklın eğitilmesidir.” Demek ki suç kişide değil kişiye verilen eğitimdeymiş. Çünkü eğitim gerçeklerin empoze edilmesi değil, gerçeği kendi iradesiyle keşfedecek yetkin zihinlerin yetiştirilmesidir. Eğitimin amacı, üretim ve bilginin kümülâtif birikimidir. At gözlükleri ve gemle, amaçsızca sona koşan atlar olmamaktır. Ehil kişi neyi bildiğini söyleyen değil, neyi aradığını bilendir. Korkuyla ve ezberle tembelleşen zihin, işte bundan dolayı ardılının tekrarından başkası olamaz.       
Yüce Atatürk bir gün bir toplantı sırasında şunları söyler; “Okul sayesinde, okulun vereceği ilim ve fen sayesindedir ki, Türk milleti, Türk sanatı, Türk iktisadiyatı, Türk şiir ve edebiyatı bütün güzellikleriyle gelişir.” Aziz Nesin’e küfretmek değilmiş demek ki çözüm, ata buğday verir gibi bilgi vermek değilmiş ve gelişimde kişinin olduğu kadar, kurumun da rolü büyükmüş. Aksi takdirde Einstein’ın dediği gibi ‘eğitim insanın okulda öğrendiği her şeyi unuttuğunda arta kalan şeyler oluyor' 




KARİYER NEDİR?

“Başarı kolay elde edilir, zor olan başarıyı hak etmektir der Albert Camus. Kariyer işte başarıyı elde edenle, hak edenin arasındaki adaletli(!) rekabete denir. Eğitim hayatı sonlandıktan sonra Sokratik bir tavırla, ‘Tek bildiğim, hiçbir şey bilmediğimdir’ diyerek sınavlar ve mülakatlar ile dövüşüyor olmamız hâlihazırda yorucuyken, üstüne bir de ahbap-çavuş düzenine rastlamak derin bir hastir çektiriyor. Ankara’da dayısı olanın, toplum nazarında adam sayılması mı dersin yoksa üstlerine çekilecek yağın kalite kontrolünün telaşı mı. Zaten okulda yıllarını kaybedip, sırf diploma için yıllarını kaybeden insanlar bir de yükselmek için alçalmak zorunda kalıyorlar. Öyle ki limbo olimpiyatları düzenlense, kafadan ilk üçteler. Böylesine kaliteden yoksun ve tekdüze bir anlayıştan, nasıl başarı beklenir?

Moliere’ciğim eyvallah, güçlükler, başarının değerini artıran süslerdir de,  biz de insanız yahu. Kariyer planımızı neden atom altı parçacıklar değil de, Ales sonuçları belirliyor? Doğal seçilimin basit bir taklidiyle eleyerek belirlenmesi gerçekten çok rasyonel. Kariyer olarak neyi düşünebilir ki bir insan? Ev, araba, makam ve evlilik mi? İnsanların sonuç odaklı olmasını eleştiriliyordu ama neden bunun devamında susuluyor? Yahu bu kitle öyle bir eviriliyor ki bu kafanın elinde, hayalleri olan insanları kanserli hücre gibi görüyorlar artık.

Hayatın gerçekleri var evet lakin biz farklı dünyalarda yaşamıyoruz. Steve Jobs ile Urfalı Ahmet farklı paralel evrenlerde yaşamıyorlar. Lakin kariyer planı yapmak ki özellikle Türkiye’de tarot falından bile anlamsız. Dünyada başarının şartı düzen, disiplin ve çalışmayken, bizde ki karmaşa 70’li yıllar devlet dairesi arşiv odalarına taş çıkartır. Steve Jobs hayalinin peşinden koşup savaşabiliyordu ama bizler hayallerimizi değil, aç kalmamayı düşünerek çalışıyoruz. Böylesine bir açlık oyununda, yaratım ve devamında üretim de, imam eriği seviyesinde olur elbet.




Steve Jobs’ın şu sözünü hiç unutmam. “Mezarlıktaki en zengin adam olmak bana bir şey ifade etmiyor. Geceleri yatmadan önce harika bir şey yaptığımı bilmek. İşte bu benim için bir şey ifade eder.” Hangimiz gerçekten bu hisle giriyoruz yatağa? Ahlaklı, küfür etmeyen ve çöpünü her sabah atan olmak insanı yüceltmez. Kariyer planı yapmak bana tutarlı gelmiyor, yapmayı sevdiğin işi yapmaktır doğru olan. İnsan programlanan bir makine değil, tutkuları, hayalleri ve arzuları olan bir canlıdır. Belirlenen komutları uygulamayınca, haylaz değil birey olur. Bırakın hayal kursunlar, bırakın özgür olsunlar. 2 kere 2’nin sonucu 5 olsun onların hayallerinde. Çünkü hayal gücü gerçekliğe karşı verilen savaştaki tek silahtır1 ve önemli olan yaşamak değildir, başarmak  hiç değildir. Önemli olan insan kalmayı bilmektir.2
(1. Jules De Gautier – 2.George Orwell)



Yazıma The Beatles grubunun kurucusu İngiliz Müzisyen John Lennon’ın sözleriyle noktayı koyuyorum.

"Ben 5 yaşındayken annem hep hayatta en önemli şey mutluluk derdi. Okulda "büyüyünce ne olmak istiyorsunuz ?" diye sordular. Ben de "mutlu" yazdım. Bana 'ödevi anlamamışsın' dediler. Ben de onlara 'siz hayatı anlamamışsınız' dedim."