EĞİTİM NEDİR?
Öğrenciler
cehaletle ve okumamakla itham ediliyor. Onların sorgulamaması ve geleceğe dair
planlarının olmaması alay konusu ediliyor. Yaşı belirli bir çıtayı geçen
herkes, yeni nesle ve onun yaşamına amiyane tabirle giydirmek ile yaşamını
sürdürüyor. Yeni nesil çok sığ ve kaygıları yok. Okul ile alakaları sınırlı ve
öğrenmek istemiyorlar. Bilgiye aç değiller, sadece sonuç odaklı
düşünüyorlar(sınavlar, mülakatlar v.s), okuma alışkanlıkları yok, geleneklerine
ve kültürlerine bağlı değiller.
Peki, siz ne
ürettiniz demek istiyorum onlara. Siz sadece önyargılarınızı, kalıplarınızı ve
yanlışlarınızı, dayatarak bizi eğittiğinizi mi sanıyorsunuz? 12 sene yarış atı
gibi yaşayıp, 4 senelik lisans programı ile ehil insan mı olacağız? Bilgiye aç
olmak ve okuma alışkanlığı kazanmak için bireyin, bilginin mahiyetine dair bir
algısının oluşması lazım. Sadece kör bir ezberle kişi neden bilgiyi arasın?
Zaten başkasının istifra ettiğini sorgusuz yutuyor. Bu durumda hazırcı ve
tembel ise, suç kişinin oluyor? Bilgi rasyoneldir yani akıl ile
ulaşılmalıdır. Eğer bilgi kişinin çabayla ulaştığı değil de başkasının
aracılığıyla edindiği bir kazanım olursa, dogmatik olur ve çürütür.
Kültürel birikim ve entelektüel kaygı gibi kavramlardan uzak olmak, önceki
nesillerin bir gelenek dahi oluşturmaktan aciz olmalarındandır. Toprağa tohum,
gübre, su ve emek vermeden ürün bekleyen çiftçi, hasat zamanı dizlerini döver.
Suç ve Ceza’yı okumama,
devrim sonrası ülke
hakkında eksik ve yanlış bilgilere sahip olmak adeta bizim suçumuzdu. Şair adı
ezberlemekten şiir okumaya,
savaş tarihi ezberlemekten barışı anlamaya, flütle modası geçmiş şarkıları çalmaktan Bach’ı dinlemeye,
özel günlerde -savaşı- anlatan resim yapmaya
çalışmaktan Caravaggio’yu tanımaya, dil bilgisini ezberlemekten de yabancı dil
öğrenmeye vakit kalmamıştı.”
(Caravaggio - San Luigi dei
Francesi)
Ezel Sadıker – Eğitim Üzerine – Kafa Dergi Mayıs
Sayısı
-Eğitime
ihtiyacın var.
+Katılıyorum
ama kör regürjitasyon ve yineleyerek ezberlemek eğitim değildir.
Alman asıllı
Amerikalı Teorik Fizikçi Albert Einstein ile babası arasında geçen bu diyalog
belki de eğitim sistemi ve anlayışına yönelik yapılmış en radikal eleştiridir.
Asırlardır ideoloji ya da misyonerlik faaliyetleri amacıyla; muhakeme
yeteneğinden yoksun, birey olgusunun idrakinden bihaber aciz nesiller
yetiştirildi ve devam ediyor. Eğitim kurumları adeta Auschwitz kampı mantığıyla
işliyor. Tabelalardan yönünü tayin edecek kadar okuma-yazma bilen ve marketten
yaptığı alışveriş sonucunda para üstünü alabilecek kadar hesap yapabilen parlak
zihinleri geleceğe armağan ediyorlar.
Yine
Einstein diyor ki; “Eğitim gerçeklerin öğretilmesi değildir.
Düşünmek için aklın eğitilmesidir.” Demek ki suç kişide değil
kişiye verilen eğitimdeymiş. Çünkü eğitim gerçeklerin empoze edilmesi değil,
gerçeği kendi iradesiyle keşfedecek yetkin zihinlerin yetiştirilmesidir.
Eğitimin amacı, üretim ve bilginin kümülâtif birikimidir. At gözlükleri ve gemle,
amaçsızca sona koşan atlar olmamaktır. Ehil kişi neyi bildiğini söyleyen değil,
neyi aradığını bilendir. Korkuyla ve ezberle tembelleşen zihin, işte bundan
dolayı ardılının tekrarından başkası olamaz.
Yüce Atatürk bir gün bir
toplantı sırasında şunları söyler; “Okul sayesinde, okulun
vereceği ilim ve fen sayesindedir ki, Türk milleti, Türk sanatı, Türk
iktisadiyatı, Türk şiir ve edebiyatı bütün güzellikleriyle gelişir.” Aziz
Nesin’e küfretmek değilmiş demek ki çözüm, ata buğday verir gibi bilgi vermek
değilmiş ve gelişimde kişinin olduğu kadar, kurumun da rolü büyükmüş. Aksi
takdirde Einstein’ın dediği gibi ‘eğitim insanın okulda öğrendiği
her şeyi unuttuğunda arta kalan şeyler oluyor'.
KARİYER NEDİR?
“Başarı kolay elde edilir, zor olan başarıyı hak
etmektir” der Albert
Camus. Kariyer işte başarıyı elde edenle, hak edenin arasındaki adaletli(!)
rekabete denir. Eğitim hayatı sonlandıktan sonra Sokratik bir tavırla, ‘Tek
bildiğim, hiçbir şey bilmediğimdir’ diyerek sınavlar ve mülakatlar ile
dövüşüyor olmamız hâlihazırda yorucuyken, üstüne bir de ahbap-çavuş düzenine
rastlamak derin bir hastir çektiriyor. Ankara’da dayısı olanın, toplum
nazarında adam sayılması mı dersin yoksa üstlerine çekilecek yağın kalite
kontrolünün telaşı mı. Zaten okulda yıllarını kaybedip, sırf diploma için
yıllarını kaybeden insanlar bir de yükselmek için alçalmak zorunda kalıyorlar.
Öyle ki limbo olimpiyatları düzenlense, kafadan ilk üçteler. Böylesine
kaliteden yoksun ve tekdüze bir anlayıştan, nasıl başarı beklenir?
Moliere’ciğim eyvallah, güçlükler, başarının değerini artıran süslerdir
de, biz de insanız yahu. Kariyer planımızı neden atom altı parçacıklar
değil de, Ales sonuçları belirliyor? Doğal seçilimin basit bir taklidiyle
eleyerek belirlenmesi gerçekten çok rasyonel. Kariyer olarak neyi düşünebilir
ki bir insan? Ev, araba, makam ve evlilik mi? İnsanların sonuç odaklı olmasını
eleştiriliyordu ama neden bunun devamında susuluyor? Yahu bu kitle öyle bir
eviriliyor ki bu kafanın elinde, hayalleri olan insanları kanserli hücre gibi
görüyorlar artık.
Hayatın gerçekleri var evet lakin biz farklı dünyalarda yaşamıyoruz.
Steve Jobs ile Urfalı Ahmet farklı paralel evrenlerde yaşamıyorlar. Lakin
kariyer planı yapmak ki özellikle Türkiye’de tarot falından bile anlamsız. Dünyada
başarının şartı düzen, disiplin ve çalışmayken, bizde ki karmaşa 70’li yıllar
devlet dairesi arşiv odalarına taş çıkartır. Steve Jobs hayalinin peşinden
koşup savaşabiliyordu ama bizler hayallerimizi değil, aç kalmamayı düşünerek
çalışıyoruz. Böylesine bir açlık oyununda, yaratım ve devamında üretim de, imam
eriği seviyesinde olur elbet.
Steve Jobs’ın şu sözünü hiç unutmam. “Mezarlıktaki en zengin adam
olmak bana bir şey ifade etmiyor. Geceleri yatmadan önce harika bir şey yaptığımı
bilmek. İşte bu benim için bir şey ifade eder.” Hangimiz gerçekten
bu hisle giriyoruz yatağa? Ahlaklı, küfür etmeyen ve çöpünü her sabah atan
olmak insanı yüceltmez. Kariyer planı yapmak bana tutarlı gelmiyor, yapmayı
sevdiğin işi yapmaktır doğru olan. İnsan programlanan bir makine değil,
tutkuları, hayalleri ve arzuları olan bir canlıdır. Belirlenen komutları
uygulamayınca, haylaz değil birey olur. Bırakın hayal kursunlar, bırakın özgür
olsunlar. 2 kere 2’nin sonucu 5 olsun onların hayallerinde. Çünkü hayal gücü
gerçekliğe karşı verilen savaştaki tek silahtır1 ve önemli
olan yaşamak değildir, başarmak hiç değildir. Önemli olan
insan kalmayı bilmektir.2
(1. Jules De Gautier – 2.George Orwell)
(1. Jules De Gautier – 2.George Orwell)
Yazıma The Beatles grubunun kurucusu İngiliz Müzisyen John Lennon’ın sözleriyle noktayı koyuyorum.
"Ben
5 yaşındayken annem hep hayatta en önemli şey mutluluk derdi. Okulda
"büyüyünce ne olmak istiyorsunuz ?" diye sordular. Ben de
"mutlu" yazdım. Bana 'ödevi anlamamışsın' dediler. Ben de onlara 'siz
hayatı anlamamışsınız' dedim."