25 Kasım 2022 Cuma

Münacaat

Nâr-ı dûzahdan bu âteşle ne bâkim var benim
Aşk dirler bir söyünmez nârdır göñlümdeki
Fuzûlî

Ey yüce Tanrım! Yüreğimde bir yangın var ki sorma gitsin. Dokunduğum ne varsa tutuşuyor ve öylece kül olup havaya karışıyor. Nefesim desen harlanan öfkemin tesiriyle önüne geleni zehirliyor. Bundan da yine en çok ben etkileniyorum. Ah o gecenin yargısı yok mu, insana kendini unutturuyor...
Kaçamak bakışlar, yarım yamalak ve ıslak bir öpücüğün noksanlığında kahrolan gönlümün buhranları. Oysa tek bir adımda sona erecekken yangının fitilini ateşledim ve öylece içine daldım. Yapmadığım dert oldu, söylediklerimse yalan; içim sıra buğulanan duygular rüzgârlara kapılarak savruldu ve gitti.
Ölüyor muyum Tanrım? Yoksa yaşamak fazla mı geliyor bana? Doğan ve doğmuş olan herkesten alacağım, bir soracağım var. Bana yaşamak borçlular Tanrım, nerede görsem tanır ve hakkımı alırım. Tanrım, yanıtsız kaldım. Aşkın harıyla benzime kara çaldım. Dokunmak bir yaraya ve dağlamak öylesine zor ki. Ağır ağır süzülen umutların yerini yalanlarla doldurmak yaşamın çıkmazlarından biri mi anlamadım. Bıraktım oysa. Kabullendim gerçeği ve sarındım bildiğim bütün yalanlara. Ama gerçek tüm haşmeti ve çıplaklığıyla gelerek bir hamlede yaramı deşiverdi. Yeniden dağlaması bir dert, cerahat bağlarsa diye duyduğum kaygı öbür dert.
Endişeler içerisinde bir denizde yüzüyor ve doludizgin doğrulan doru atın hırçın bakışlarını görmezden gerek tutunmaya çalışıyorum. Bir bakış, bir seziş ve baştan çıkaran, gözünü karartan bir kokunun esaretiyle zihnimin uçsuz bucaksız bozkırlarında dolaşıyorum. Adımı deliye koyuyor yolu yoluma denk düşen, bir Mecnun var diyorlar ta en derinlerinde bilmenin çöllerinin. Dilinde ne kelam durur ne bir sözü narında yekpare düşlere ayna olur. Görmek ile bakmak bir değil, anlıyor musun?

Dur demem, durmam ve düşünmem gerek. Kapıları kapattım ardına dek. Sızlayan dizlerim mi yoksa tutuşan dizelerim mi şu yangına denk. Çürümek Tanrım, işlediğim cürümle bedenimi kaplayan ve sonsuz kederi çağıran ezeli cenk. Meydanında dökülen kanıma bak ve söyle hangi kul böylesine müstehak? Hakkıma girme de kıyılarına mahkum şu gemileri yak, göğsüne orkideyi tak ve boşluğa bir yaprak misali süzülürken beni kendime bırak.

Durmadan perdahladığın o duvar;
Nicedir katlime ferman yazar...