29 Eylül 2021 Çarşamba

Başkalaşım üzerine birkaç kelam


Başkalaşmak tabiri ilginç okumalar yapmaya müsait bir yapıya sahip. TDK’ya göre “oğulcuk evresinden ergin olana değin bir hayvanın geçirdiği biçim ve yapı değişimler”i kapsamaktadır. Biyolojik bir tanım elbette. Görece daha sınırlı bir alanı kapsıyor. Lakin biyolojik tanım bağlamında felsefeye göreyse devamlı süregelen bir değişimi, dönüşümü ifade etmektedir. Hadi biraz inceleyelim.

Yani, hem bedenin durmadan kendini yenilenmesine yorumlanabilir hem de kişinin yaşamdan edindikleri ve çıkarımları ölçüsünde uğradığı istihale kapısına işaret ederek değişimin yaşamla olan mutlak bağını vurgular. Kişi başkalaşarak haddizatında yeni bir şahsiyet inşa eder ve nihayetinde yıkımdan da geri durmaz. Çünkü mesele var olmaksa, kabuk değil öz kıymetlidir. Öze ulaşmaksa fedakârlık olmadan mümkün değildir.

Bahsi geçen yaklaşımı metamorfozla da açıklamak mümkün. Zira eş anlamlı bir sözcük olan metamorfoz, aynı zamanda kelimenin çağrışımlarını da ortaya çıkarmaktadır. En bilindik örnek olarak Kafka’nın dönüşümünü ele alabiliriz. Eserin Almanca özgün ismi “Die Verwandlung”tur. Bu isim İngilizceye The Metamorphosis olarak çevrilmiştir ve aslına bakılırsa temelde aynı tip bir “başkalaşım”ı anlatmaktadır.

Gregor Samsa’nın benliği ve yaşamı arasında yaşanan çatışmada uğradığı dönüşüm doğru incelenirse aslında bir “erginleşme” sürecidir. Zihni özgürleşen, prangalarından kurtulan Samsa tanık oldukları karşısında yitip gider. Bu başkalaşımın bir neticesidir ve her insan algıladığı kadar vardır. Samsa’nın yok oluşu da böyle yorumlanırsa basit bir hazin sondan öteye varır, bireyin kader motifiyle yüzleşmesine değin yol açar önümüzde.

Kader motifi, oya gibi yaşamımızı işleyen olayların geçmişimizle ilişkisine odaklanan bakıştır. Yine Samsa örneğinden yola çıkarsak, ailemizden gördüklerimiz yaşamımızda yüzleşeceklerimizin habercisidir. Şiddet, sevgisizlik ve istismar gibi olumsuz olayların vuku bulduğu evlerde yetişen çocuklar en başta kendi içlerinde bir savaşa girişirler. Yaralarını örtmeye çalışırlar, kanadıkça gizlerler ve yaşamaya devam ederler

Başkalaşım felsefesinin kilit noktası da bu kaçışın aksine, yok oluşa rağmen özgürlüğü kucaklamaktadır. Başkalarının değer yargılarına kapılmadan yaşamaktadır. İnsan değişimi lanetlerken kendisini yok saydığını görmezse nasıl hür bir zihne kavuşabilir ki zaten? Nasıl kendi kaderini inşa edebilir, kendine karşı dürüst değilse? Başkalaşmadan, kendini sigaya çekmeden yaşamak yalnız çürüme değil midir? Aldığı nefesi kıymetlendiren, yürüdüğü yolu diğerlerinden ayrı kılan onu seçmiş olması ve devam etmesi olamaz mı

Başkalaşımın mutlak oluşu, Samsa’nın bir sabah farkına vardığı hakikati herkes için farklı şekilde de olsa aşikâr eder, etmelidir. Kişi bilir ki yaşamı bir yalandan ibarettir ve yalanlara inandığı müddetçe gerçeğin korkutucu tesirinden korunabilecektir. Fakat gerçeği ötelemek, görmezden gelmek yalnızca krizi geciktirir. Giderek daha arkaya atarsın, karanlığında bilmeden beslersin ve büyüdükçe risk artar. Tıpkı bir bomba gibi infilak edeceği anı bekler. O kaçınılmaz an yaşandığında ise her şeyi peşi sıra yok oluşa sürükler. Kurtuluş olmaz.

Bu noktada dikkat edilmesi gereken husus, kader motifinin kişinin yaşayışına etkisi ve buna dair yapabilecekleridir. Kişinin geçmişinde acılar, korkular, kâbuslar olabilir; yaşam sana adil davranmamış da olabilir, zaten kime davranıyor ki? Paramparça bir zihinle baş başa kalmış da olabilirsin. Kimsesiz, yalnız, tek başına… Yine de, bunların hepsine karşın başkalaşımdan istesen de kaçamazsın, bahaneler ardına sığınamazsın, değişim rüzgârının önünde duramazsın, ne yaparsan yap o kozaya girmek zorundasın. Başka çaren yok. Kendine acıyamazsın, acınacak durumda kalarak bekleyemezsin.

Hayat zayıflıkları hoş görmez, zavallıya merhamet etmez, kimseye ikinci bir şans vermez. Düştün mü kaldıran olmaz, çünkü herkes kendi yolunda yürümektedir ve dönüp sana bakamaz. Ne olursa olsun, ne umarsan um, sadece tırtıldan kelebeğe dönüştüğün vakit kendini bulacağını bilmelisin. Yılarak durduğun yerde beklersen geride kalırsın, çaresizliğe gömülürsün. Bu yolun henüz başında kaybetmektir, yapamazsın.

Zira var oluşun kuralı basittir: Bedelini ödemeden mükâfat sağlayamazsın. Mükâfatın da anlayacağın üzere motifini şimdiyle dokumaktır. Yolunu geçmişin değil, sen çizersin. Gölgelerde yaşamaz, gölgeler için var olmaz, kendi amacına hizmet edersin. Tek ölçütün, rotan başkalaşım olur ve her adımında kaderini şekillendiren yine sen olursun, mazinin habis ruhlarını kovup özgürlüğe, hür düşünceye kavuşursun. Yaşamın özü de budur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder