6 Kasım 2015 Cuma

Sherlock Holmes ve Çıkarım Sanatı




Arthur Ignatius Conan Doyle, (22 Mayıs 1859 – 7 Temmuz 1930) 22 Mayıs 1859’da İskoçya’nın başkenti Edinburgh’da doğar. Henüz dokuz yaşındayken ailesi tarafından Katolik okuluna gönderilir. 16 yaşında Hıristiyanlığı reddedip agnostik olduğunu açıklar ve okulu bırakır. Hayatının bu en keskin döneminde dönemin yükselen pozitivist ekolüne uyarak, Edinburgh Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni seçer. Keza Sherlock Holmes bu pozitivist  etkinin bir sonucudur. mezun olduktan sonra Doyle bir süre gemi hekimliği yapar, yolculuklar sırasında bilgisini ve görgüsünü arttırır. Dönüşte 1882’de Plymouth kentinde muayenehane açar. Ancak bir sorun vardı. Kimse kendisine muayene için gelmiyordu. O kadar çok boş vakti vardı ki ufak öyküler ve hikayeler yazmaya başladı. O dönemde kalemi elinden düşürmeyen Doyle, 1887’de Kızıl Dosya (A Study in Scarlet) adlı ilk Sherlock Holmes romanını yazar ve Sherlock Holmes efsanesi yaratır. Dedektif üniversitedeki profesörlerinden Joseph Bell’i andırıyordu. Hatta yazar Rudyard Kipling bu benzerliği yakalayacak ve Doyle’u kutlarken “Acaba bu karakter arkadaşım Joe olabilir mi?” diye sorar ve haklı çıkar. Gerçek Sherlock Holmes, Joseph Bell isimli bir hekim ve tıp fakültesi öğretim üyesidir. Conan Doyle, tıp fakültesinde okurken kendisinden ders alır. Elbette Joseph Bell dedektif değildir, ancak hastalıkları teşhis ederken kullandığı yöntemler, bir dedektifin kullanabileceklerine oldukça uyar. Yazar, bu öğretim üyesinden çok etkilenir ve meşhur karakterini ondan ilham alarak kurar.
Joseph Bell’in insanları incelemeyi çok sevdiği, detayları çok kolay yakaladığı ve coğrafyasının kuvvetli olduğu bilinir. Mesela İskoçya’daki bir golf sahasının dinleme odasında, 2 yaşlı golfçünün Blackheath isimli İngiliz kasabasının yakınlarındaki bir köyün tam yeri ile ilgili tartıştığını duyar. Hemen tartışmaya girer ve odadaki 4. bir kişiye sorabileceklerini söyler. Neticede o kişiye sorar ve cevabı öğrenirler.
Tartışma bittikten ve yaşlılar odadan ayrıldıktan sonra, cevabı veren adam, Bell’e, neden kendisine danışılmasını istediğini sorar. Bell şöyle cevap verir:
“Sabah golf sahasında atış yaparken sol ayağınızın üzerinde döndüğünüzü gördüm. Bu hatayı, golfü çocukluklarında öğrenenler yaparlar. Konuşmanızdan da İngiliz olduğunuz anlaşılıyordu. İngiltere’de golfün 40 yıl önce öğretilebileceği neredeyse tek yer Blackheath’dır. Bu sebeple çevresini iyi bilebileceğinizi düşündüm.”
Hikayenin ne kadar doğru olduğu bilinmez, ancak Bell’in tıp fakültesindeki öğrencilerine de bu tarz yaklaşımlar öğrettiği anlatılır. Bir bakışta hastanın yaşadığı yeri, ne iş yaptığını vs. tahmin edebildiği söylenir. Eh küle bakarak tütün cinsini ayırt etmeyi başarabilen bir dedektif de, ancak böyle birisinden ilham alınarak hazırlanmış olabilir.
Arthur Conan Doyle’un öğretmeninden fazlasıyla etkilendiği aşikardır. Nitekim kendisine gönderdiği 1892 tarihli bir mektupta şunları yazar:
“Holmes’un analitik çalışmasının, sizin hasta servislerinde yaptıklarınızın abartılmadan aktarılması olduğunu düşünüyorum. Öğrettiğinizi duyduğum çatışma, sonuç çıkarma ve inceleme yöntemlerinin çevresinde, işleri gittiği yere kadar – bazen daha da fazla – zorlamaya çalışan bir adam bina etmeye çalıştım.”
Holmes karakteri ile ilgili düşünceleri sorulduğunda; Bell, örnek alınmasının kendisini sevindirdiğini saklamaz. Ancak Doyle’un bu “hayali deha”sının, çok küçük bir şeyin örnek alınarak çok abartılmasının sonucunda ortaya çıktığını söyler.
Yine de Doyle bu yaklaşımı kabul etmez ve otobiyografisinde “Hikayedeki bir karakterin deha olduğunu söylemek yetmez.” der.


“Okuyucular örnekler görmek isterler. Bell’in bize servislerde her gün verdiği gibi örnekler.”
"Eski hocam Joe Bell’i, onun kartal yüzünü, kullandığı acayip yöntemleri, detayları farketmedeki tüyler ürpertici becerisini düşündüm. Eğer bir dedektif olsaydı, kesinlikle bu çok etkileyici ama düzensiz iş dalının, gerçek bir bilim dalı haline gelmesini sağlardı." 
Arthur Conan Doyle, otobiyografisinden

Modern çağdaki ilk dedektiflik tiplemesi Dupin olup şair Edgar Allan Poe’nun Morgue sokağında cinayet adı 1841 yılında yazdığı kitabında adı geçen tiplemedir. Daha sonra 1842 Maria Roget’in Esrarı ve 1844 yılında yazdığı Çalınan mektup adlı eserlerinde de aynı karakterden söz etmektedir. Poe’nun yarattığı Dupin süper güçlü, gözlemleri kuvvetli ve suçları çözme konusunda usta biridir. Suç hikayelerinde çığır açan karakter, Dedektif Sherlock Holmes ve Profesör Challenger’a da ilham kaynağı olmuştur.  Sherlock ilk zamanlarda pek ilgi çekmese de, zamanla sevilir. Ama Doyle, Holmes’ü hiç sevmiyordu. Hatta Bundan yüzyıl sonra hâlâ Sherlock Holmes’ü yaratan adam olarak anılırsam, kendimi başarısız sayarım! der. Ondan kurtulmak için yayınevlerinden inanılmaz ücretler bile ister; bu istekleri kabul bile edilir. Kasım 1891’de annesine Holmes’u öldürmeyi düşündüğünden bahsedince Sana nasıl uyuyorsa öyle yap, ama insanlar bunu pek hoş karşılamayacaktır! yanıtını alacak. Annesi haklıdır lakin Doyle 1893’te, SonGörev’de Holmes’ü düşmanı Moriarty ile Reichenbach Şelalesi‘nden düşürüp öldürür peki mutlu olur mu? Hayır. Doyle’u sadist, katil ve vatan haini olmakla suçlarlar, İngiltere’de ulusal yas ilan edilir hatta Kraliyet Ailesi bile Holmes’ün ölmemesi gerektiğini bizzat yazılı bir not ile bildirir. Mecbur kalan Doyle, Holmes’ü Boş Ev Macerası isimli hikâyede yeniden hayata döndürür. Dedektif düşmanlarından kaçabilmek ve saklanabilmek için kendini ölmüş gibi göstermiştir Böylece Holmes ancak Birinci Dünya Savaşı‘nda ölürken geriye onun maceralarından oluşan dört roman ve beşi 56 kısa hikâyeden oluşan dokuz eser bırakır. Bunların dışında yazmış olduğu diğer eserler arasında bilim kurgu, tarihi kitaplar, oyunlar, şiirler ve kurgu dışı düz yazılar vardır.
Peki Sherlock Holmes kimdir? Sherlock Holmes, savaş gazisi ortağı Doktor Watson ile Londra'da hayali 221 Baker Sokak'da yaşamaktadır. Dr. Watson, bu kurgudaki en önemli yere sahiptir çünkü yazarın okuyucuya anlatmak istedikleri onun Sherlock Holmes'e sorduğu sorular sayesinde ortaya çıkar. Holmes, hem onu kıskanan hem de ona hayranlık duyan ve asla olay çözmeyi beceremeyen Scotland Yard dedektifleri tarafından ya da Baker Sokak'taki evine gelen müşteriler tarafından yardıma çağrılır. Dr. John Watson, Sherlock Holmes ile "Kızıl Dosya" macerasının başında karşılaşır. Afganistan'dan dönen Watson, bir ev arkadaşı arayan Holmes'le tanıştırılır. İlk başlarda Holmes'un gözlem ve çıkarım yeteneklerini göz ardı eden Watson, sonraları bu yetenekleri büyük hayranlık ve güven duymaya başlar. Watson, Sherlock Holmes'un 23 yıllık kariyerinin 17 yılını kaleme almıştır. Yazdığı hikâyelerin birçoğu Holmes tarafından, aşırı duygusal ve sansasyonel olmakla eleştirilir. Çünkü, Holmes'e göre duygusal şeyler, düzgün muhakemenin düşmanıdır. İnsan ilişkilerinde oldukça mesafeli ve soğuk olan Holmes'un, Dr. Watson'a büyük bir sevgi ve önem verdiği görülür. "Üç Garrideb" hikâyesinde, karmaşa sırasında Watson'ı vuran hırsızı, kanını akıtacak kadar sert biçimde hırpalamış ve "Eğer Watson'ı öldürseydin, bu odadan canlı çıkamazdın." diyecek kadar da hassasiyet ve öfke göstermiştir. Holmes, genellikle kendisini ' yüksek işlevli sosyopat' olarak adlandırmaktadır. Kendi dönemi için oldukça bohem bir adamdır, garip zevkleri de vardır ve aynı zamanda bipolar kişiliğe sahiptir. Morfin ve kokain kullanır ve bunları evdeki garip yerlere koyar, usta bir eskrimcidir, çok iyi keman çalar. 
Hikayelerinde genel olarak kadınlara ilgi ve güven duymayan Holmes'un takdir ve hayranlık duyduğu tek kadın Irene Adler'dır. New Jersey doğumlu bir opera sanatçısı olan Adler, ilk olarak "Bohemya'da Skandal" öyküsünde karşımıza çıkar. Oldukça zeki ve kurnaz bir dişi imgesi çizen Irene Adler, Holmes'u altedebilen tek kadındır. Watson, Adler'ı anlatırken onun Holmes'un zihnindeki "tek" kadın olduğunu vurgular. Bu tanım, okuyucular ve takipçi yazarlar tarafından çoğu zaman romantik bir ilgi olarak algılanır. Ancak yine Watson'ın bir sözü, Holmes'un kadınlara olan ilgisizliğini ortaya koyar. "Holmes, Babbage'ın hesap makinesi kadar insandışı ve aşık olmaya da aynı oranda uzaktır."
Yunan Tercüman Hikayesinde, Holmes'ün bir ağabeyi olduğu ortaya çıkar. Mycroft'un, Britanya Hükümetinde oldukça özel bir görevi bulunur. Kardeşinin tanımıyla, kendisininkinden de üstün gözlem yetenekleri olan Mycroft, hükûmetin tüm çıkarımlarını analiz ederek en uygun hamleyi belirten bir "bilgi bankası" görevi görür. 
Her kahraman gibi, Sherlock Holmes'un da bir ezeli düşmanı vardır. James Moriarty, varlıklı bir ailenin üstün matematik zekasına sahip oğludur. "Astreoid Dinamikleri" üzerine yazdığı tez o kadar saf bir matematik zekasıyla kaleme alınmıştır ki, Avrupa'da yazıyı eleştirecek kapasitede bir eleştirmen bulunmadığı söylenir. Ancak Moriarty'nin kanında onu suça çeken bir şeyler vardır. Tüm İngiltere'yi kapsayan bir suç ağının başında olduğu söylenir. Holmes, onun için "Suçun Napolyonu" tabirini kullanır. Holmes, ayrıca gündelik, ilişkisiz görünen suçlarda, Moriarty'nin izlerini bulur. Moriarty, Sherlock Holmes efsanesinin Arthur Conan Doyle'u tamamen sardığı bir dönemde oluşmuştur. Doyle, Moriarty'yi Holmes'un kötü bir versiyonu olarak tasarlamış ve Holmes'un yenmek için kendini feda edeceği bir düşman olarak öne sürmüştür. "Son Dava" hikâyesinde Holmes, Moriarty'yi yenecek olursa, artık hiçbir suçun, hiçbir suçlunun ilgisini çekmeyeceğini, Moriarty'nin karşılaşabileceği en büyük rakip olduğunu söyler. Bu yolla Doyle, Holmes'un Reichenbach'daki ölümünü haklı bir tür fedakarlık ve tek amacı olan bir yaşamın gururlu sonu olarak resmetmenin yolunu hazırlamıştır.
Yazar Doyle, Holmes karakterini yaratırken dönemin ünlü doktorlarından Profesör Joseph Bell'i kendisine örnek almıştır. Bell, Sherlock Holmes maceralarında sıkça karşılaşılan gözlemleme yöntemini hastalarıyla ilgili bilgi sahibi olmak için kullanır ve bu yöntemi tıp öğrencilerine öğretirdi.Holmes, işiyle ilgili olmayan hiçbir konuya ilgi duymaz, işine yarar diye sosyete haberlerini takip eder ama Dr. Watson'ın Holmes'ün politika bilgisine verdiği not on üzerinden sıfırdır. Hatta bu konuda abartıya kaçıp, "dünyanın güneş etrafında döndüğünü bilmek işime yaramıyorsa, neden bu bilgiyi kafamda tutayım ki" dahi diyebilmiştir.
Olayları gözlem yoluyla çözmesi ile ünlüdür. Tümdengelim yöntemini çok iyi kullanmaktadır, sorduğu soruların cevaplarının birbiriyle tutarlı bir bütün oluşturmasına dikkat eder; bunun yanı sıra kendi kendine yaptığı laboratuvar araştırmaları sonucunda elde ettiği bilgileri tekil olaylara uygular ve sigara izmaritlerinden, el yazılarından, ayak izlerinden, ve her türlü bilgi kırıntısından sonuca ulaşır. 
Artık Sherlock Holmes hakkında belirli fikre sahip olduğumuza göre gelelim ünlü çıkarım sanatına.
Arthur Conan Doyle Holmes'ün çıkarım yapma sanatını ana hatlarıyla 8 madde de özetlemiştir. 
1. Kendini Gözlemleme 
Kendinizi mümkün oldukça tanımaya çalışın. Yaptığınız işlerin fiziksel yansımalarını bunların zamanla var olan değişimlerini takip edin. Örneğin; işiniz gereği çok yürüyorsanız bunun bacak kaslarınıza etkisi yada çok yazıyorsanız bu durumun ellerinize ve parmaklarınıza etkisi gibi. Bunun yanında olaylar karşısında psikolojik olarak gösterdiğiniz refleksleri de iyi gözlemleyin çünkü doğru gözlem de ilk şart kendini iyi tanımaktır.
2. Eşyaları Gözlemleme
İlk aşamadan sonra kendini belirli ölçülerde tanıyan siz için, sahip olunan ve günlük hayatta sürekli kullanılan eşyaları tanıma sırası gelir. Örneğin; Cep telefonunuzun ortalama kullanım süresi yada giydiğiniz kıyafetleriniz kumaş yapısı gibi. Böylelikle eşyalarınızı daha yararlı kullanmayı da öğrenmiş olursunuz.
3. Evinizi ve Yaşadığınız Bölgeyi Tanıma
Kendi niteliklerinize hakim olduğunuz da sıra dış dünyayı tanımaya gelir. Doğru gözlemin ilk şartı bulunulan mekanı iyi tanımak ve detaylarına hakim olmaktan geçer. Gözlem konusunda pratik için ise en uygun yer hali hazırda yaşadığınız evinizdir. Evinizde ki duvarların boyası, tavanın yüksekliği kirişlerin çapları gibi detaylar örnek olarak verilebilir. Sadece evin içinde değil çevresinde de bu gözlemler yapılabilir. Örneğin; sürekli kullandığınız güzergah üzerinde ki binaların renkleri yada dükkanların isimleri gibi.Bu yolla aslında detayların ne denli aşikar olduğunu fark etmiş olursunuz. Sherlock Holmes; içinde bulunulan mekanı iyi gözlemlemenin önemini şu sözleriyle vurgular.
"Bir şeyi saklamanın en iyi yolu, onu herkesin görebileceği bir yere koymaktır".
4. Ailenizi ve Arkadaş Çevrenizi Tanıma
Artık sıra günlük hayatta sürekli iletişim de bulunduğunuz aile ve sosyal çevrenize geldi. Kendi üzerimizde gözlemlediğiniz detayları onlarda da gözlemlemeye çalışın. Jest, mimik ve retorik yönden inceleyin. Kesinlikle çevreniz hakkında aslında hiç dikkat etmediğiniz bir çok detay olduğunu fark edeceksiniz.
5. Takip ettiğiniz dizi ve filmleri tanıma
Gündelik hayatta takip etmekte olduğunuz televizyon dizilerini ve filmleri senaryonun akışına kapılmadan olayın içinde gözlemleye çalışın. Karakterleri, müzikleri, replikleri detaylıca irdeleyin. Ve düzenli not alın.
6. Düzenli ve Küçük Alıştırmalar Yapma
İyi bir gözlem yeteneğine sahip olmak elbette bir günde sahip olabileceğiniz bir vasıf değildir. Bundan dolayı kendinizi gereksiz ayrıntılara boğmadan veya zaman yönetimi sıkıntısı yaşamadan için küçük çaplı alıştırmalar ile başlayın ve bunu düzenli olarak geliştirin. Bu merhalenin her evresinde kendinizde ki gelişimi siz de açıkça fark edeceksiniz.
7. Küçük Ayrıntılara Odaklanma
Sherlock Holmes der ki; Bir suçu çözmenin ilk prensiplerinden biri, her ne kadar önemsiz gibi görünse de hiçbir ayrıntıyı atlamamaktır. İnsanın göz ardı ettiği şeyleri görmek, sonuca ulaşmanın ilk kuralıdır. Araştırmanız ayrıntıların gözlemlenmesi üzerine kurulu olduğunda, en doğru sonuca vardığınızı siz de göreceksiniz.  Belli bir seviyeden sonra kendinize olan güveniniz arttıkça gözlemlerinizi detaylandırmaya gayret edin. Çevrenizde ki insanların giysilerine, aksesuarlarına, jest ve mimiklerine iyice odaklanın. Giysiler de bulunabilecek yırtık,aşınma, leke gibi detaylar ile, jest ve mimikler de; terleme, gözlerin kırpılma yoğunluğu, nefes alış-verişte belirgin değişimler gibi hususlara özenle dikkat edin.
8. Bulgu ve Kanıtları İrdeleme
Bulunduğunuz ortamda ki detaylara sürekli olarak özen gösterin. Çıkarım Yapma Sanatında  başarının yolu bulguların ve kanıtların düzenli olarak irdelenmesi ve şematik bir biçimde üzerinde çalışılmasından geçer. Aksi durumunda ne olacağını Holmes şöyle yanıtlandırır."Elinde bulgu olmadan bir teori üretmek büyük hatadır. İnsan teorileri gerçeklere uyduracağına, farkında olmadan gerçekleri teorilere uydurmaya çalışır". Ve son olarak gözlemlemeyi bir alışkanlık haline getirin. Çünkü yaşam bize kendi güzelliklerini gözlemleyebildiğimiz kadarıyla gösterir. 
Pekala, sevgili okuyucu, artık Sherlock Holmes'la vedalaş. Sadakatin için teşekkür ediyor ve bu kitabın, hayatının dertlerinden bir kaçış sağladığını ve sadece güzel macera kitaplarında görülen bir düşünme biçiminin kapılarını açtığını umuyorum.
Sir Arthur Conan Doyle
Kaynakça
https://tr.wikipedia.org/wiki/Sherlock_Holmes
https://www.wattpad.com/51401467-sherlock-holmes-teknikleri-%C3%A7%C4%B1kar%C4%B1m-yapma-sanat%C4%B1

10 yorum:

  1. Çıkarım yapma sanatı müthiş bir şey. En kolay ulaşılabilir bir yere sabitleyip ezbere alınası. Yaşamak ve farkındalıkta zirve yapar insan...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gözlem kazanılması gereken önemli bir kabiliyet. Herkes Sherlock Holmes olamaz elbet ama kazanımlar önemli.

      Sil
  2. Yine çok ilginç bir yazı olmuş, eline sağlık:) Mastermind- Sherlock Holmes gibi düşünmek kitabını okumuş muydun? Çok tatmin edici olmasa bile ilginç bir kitaptı, buradaki tavsiyelerin biraz daha genişi diyebilirim..:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumunu görmemişim, çok özür dilerim ya. Şu an cidden çok kötü hissettim ama kendimi affettireceğim söz.
      Bu arada güncelledim yazıyı, incele bence :)

      Sil
  3. Yüreğine sağlık. Severim Sherlock Holmesu...

    YanıtlaSil
  4. Sherlock Holmes en sevdiğim dedektiflerden biridir kalemine sağlık :)

    YanıtlaSil