24 Ocak 2020 Cuma

Ophelia'ya Mektup - 4

Sevgili Ophelia,

Şu koca dünyada bir tek senin varlığınla varlığıma anlam katabiliyorum. Yalnızca senin gülüşünde doluyor içimdeki histerik boşluk. Ne kadar çabalasam da kendime engel olamıyorum. Nereye gidersem gideyim, nereye kaçarsam kaçayım sonunda yolum sana çıkıyor. Enikonu delişken nefesim, senin attığın adımlarla kıymet kazanıyor ve senin telafisi imkansız yaralarına olan hüznümle mısralara sığınıyorum. Tutsam ellerinden belki iyileşiriz ikimiz de. Belki de duvar diye önünde beklediğimiz yalandan setleri yıkmak için çaba göstermemiz gerekir.

Kederimi gecelere asarım ben, büyüyen ve uzayan geceler ki içinden geçen kervanlarla birlik şiirler üflerim kağıtlara destan yaşatırcasına. Mürekkepten soğururum acılarımı ve damarlarımda damıtarak kağıda sunarım. İşte bundan sebeptir aşk olabildiğince kirli intihar biçimidir sevgilim. Öyle ki, umudu ağır ağır yontar ve geride sadece posasını bırakır. Dolayısıyla bu acıyı birkaç defa tecrübe eden insan da kaya gibi sertleşir, sertleşir ki içinden geçip delik deşik etmesinler yüreğini. Dokunula dokunula kirlenen duygularını öylece ortaya sermeden içinde yaşamak için bir yuvası olsun. Korunaklı, kendine has ve samimi...

Ophelia, menekşeler açıyor kucağında. Bahar vakti geldiğinde duyuluyor kokun dört bir yanda. Sızlıyor yüreğim ve tutuluyorum esrik bir hayale de kapılıp gidiyorum rüzgarına. O rüzgarlar ki Davut nefesiyle kutsanmış, o rüzgarlar ki Nuh'un tufanıyla yıkanmış ve birdenbire kıyametin eşiğinde harlanıp da yakmış yürekleri. Ateşparem, yangınlarım senin ardında bıraktığın düşlerin vebali. Zira, buz yanığı izler var ruhumda ve karlar yağarken sessizleşen dünyamda nefes alan tek şey senin varlığın. Görülemeyen, anlaşılmayan, öylece bakıp kalan bir yalana. Biat edercesine, ibadet edercesine sığınan ıssız doruklarına.

Bir de uzanamayan ellerim var ki sorma gitsin. Ne olduğunu anlamadan sallanıyor teknem ve tek bir tekmede alabora oluyor. Yoruldum bunları yaşamaktan, önüne geçilmez kaderin esaretine sarılmaktan. Nefes alırcasına doğaldır yaşadıkların ve bir süre sonra isyanın yerini şartlanma alır. "Şöyle olacaksa böyle sonuç verecektir" diyerek kurduğun cümleler hayatında hatırı sayılır bir yer kaplamaya başlar. Tutunamamak budur belki de ya da kavramların içinin boşaltılmasından ötürü eksiklik yaşıyor cümlemiz. Aşk gibi, nefret gibi ne varsa şimdi artık eski bir şarkının kaybolmuş, yitip gitmiş maziden kalan sözlerini anımsatıyor öylece...

İnsanın söyleyecek sözünün olmaması ne demek bilir misin? Koca dünyada uğruna yazılacak ne de çok şey var. Lakin ben yazmaya gücümün kalmadığını hissediyorum yine de ve kesif sessizlikte öylece oturmak istiyorum. Başka hayatlar, başka dünyalar. Kendimden önceye koyduğum o kadar şey varmış ki, kendimden gelenleri zaten duymaz hale gelmişim. Tüketmişim onca güzel kelimeyi, çirkin tümcelerde ve geriye yılgın bir ben bırakmışım.

Onca sesin arasında, haklı olduğunu bildiğin halde susmak nedir bilir misin? Binlerce kelime ortalığa saçılır ama toplamaya kalksan, geride bir parça anlam bulamazsın. Tüketirler seni, tüketirler sözlerini. Yoruldum artık, başkalarının hayatını yaşamaktan. Yoruldum, üzerime serpilmiş bu ölü toprağını atamamaktan. Söyler misin Ophelia, yaşamakla ölümü ayıran nedir? Ruhsuz bedenler, bedensiz ruhlardan üstün müdür? Çürümek sadece onlara mı hastır, aşk olmadan yaşamak da içten içe çürümek değil midir?

Ellerim bağlı ve öylece yürüyorum. Gözlerimde yalnızlığın izleri okunuyor, senin hayalinle yaşıyorum sevgili Ophelia. Diğer yandan öylece hayata bakıyorum. Ne çok acı ve ne çok gözyaşı var. Kimse kimseyi duymuyor Ophelia. Kimse kimseyi umursamıyor bir yandan da herkes başkasından bekliyor mucizeyi. Bir kişi gelsin ve yıkıversin duvarları istiyorlar. Dokunsun hayatına ve doldursun boşlukları. Bir adım atmaya, bir söz söylemeye, kimse cesaret edemiyor. Değiştirmek istiyorlar yanlışları ama kendi doğrularının kavgasından çıkamıyorlar.

Bir arayış içinde bulunduğum, bulunması mümkün olmayanı arıyorum boyuna. Belki de buldum ama anlamlandıramıyorum. Mutluluğu istediğimi düşündüğüm zamanlar da oldu elbet. Lakin kim tanımını yapabilmiş ki şu meşhur mutluluğun. Mutluluk yemek gibidir sevgili Ophelia, açken sadece doymak için yersin ve bunun seni tatmin edeceğini sanırsın ama asıl sihir yemek yerken aldığın hazdadır. Hayatın da anlamı buradadır işte. Yunus’un dediği gibidir biraz. Penceredir, her gelen bakar ve geçer. Bir tren kompartımanında oturduğunu düşün. İlk istasyonda doğdun ve yolculuk ilerledikçe orada başka kompartımanları ve başka insanları ziyaret ediyorsun. Yolculuğun devam ettiği sürece gördüklerindir işte hayat ve son durağa vardığında tükenir. Lakin bizler sona o kadar büyük anlamlar ithaf ediyoruz ki, asıl sihri yani mutluluğu kendi ellerimizle feda ediyoruz.

Sana asıl mutluluğu anlatmak isterdim. Ruhların da kanatları vardır bilir misin? Özgürleştikçe serpilir ve seni hayallerine kavuşturur. Ruhumu ezeli esaretinden kurtaran, bana  özgürlüğümü getiren umut ışığı sensin. Senin sesin, kutsalımdır. Varlığın cennetin kutsal düğünüdür. Ruhumda kanatlanan sevgiyi, sana bahşetmek öylesine mesut edici ki bilemezsin. Seni seviyorum Ophelia, gözlerinde ateşlenen o mahzun ifadeyi seviyorum. Ellerini tutmak istiyorum ve derinlerimden yükselen şarkıyı fısıldamak istiyorum. Yüreğimin her zerresi tenini arzuluyor. Öylece bırakmak ve kendimi adamak istiyorum sana.

Halil Cibran der ki; “Arzu hayatın yarısıdır, kayıtsızlıksa ölümün.” Sahilde yürüyoruz beraber, hafiften bir meltem ürpertiyor ikimizi de. Yağmur çiseliyor ağır ağır, sen saçlarını savuruyorsun. Saçların, saçların ki boydan boya yarıyor yedi denizi. Musa’ya kafa tutarcasına isyankar, Afrodit’i kıskandıracak kadar şehvetkar. Bedeninin gölgelerinde  gezinmeliyim, öylece sıyırmalıyım üzerinden, yorgunluğunu. Islanmalı kumlarla bedenimiz. Dokunmalıyım tüm mahremine, günahkar kutsallığının. Ağır ağır soymalıyım seni, çıktıkça üstünde zincirlerin, yeni bir seni keşfetmeliyim. Saçının her telini tek tek sayıp, kokusunu içime çekmeli ve oradan başlayıp, ateşler içinde varlığın kaynağına kadar benimsemeliyim seni. Tut ellerimden Ophelia, tüm arzularımla senin bedeninde hayat bulmalıyım.

2 yorum:

  1. Tarifi mümkünsüz, olağanüstü bir yazı...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok incesiniz, nezaketiniz için teşekkür ederim :)

      Sil