taken by Emre Bozkuş
annem derdini
suya anlat derdi
vermezmiş sırrını ele
bir kelimeyle başladım
heceye yuvarlandı
ve bir gece anladım
sözlerden kaçarken
kesif sessizlikte
kulaklarımda çınladı
"yalnızlık" belirdi ardında
sıraladım tüm anıları
yalnızlık, yalınlaşmaktı oysa
kaçtığın benliğinde
kendini bulabildin mi?
dinle o fısıltıyı
herkesin vardır bir hikayesi
anlatacak kimsen yoksa
aynalarla bakışırsın
kör kuyulara düşer feleğin nazarı
sözlerden, söz seçip maharetle
işlenir kara tahtaya
ki mahir ellerinde şekillenir
kasvetli yazgılar
yarıklarından sızar vicdana
kaçınılması mümkün olmayan
satır aralarında bulunmayı bekler
ayağını sürgüne basarsın
karşında parıldar memleket
böyle karanlık çöktü mü hele
ışıkları iyiden iyiye efsunlanır
çağırır kendine geceler
şehrin ışıkları bir yanar bir söner
aklın sınırlarında gezinir
asrın sırrı mühürlü dudaklarda
boyanır durur tazeliğini
oysa köhneliğinde duyulur
yarım kalmış sevinçlerin
tok ve anlamsız eksikliği
anıları, acılar depreştirir bir anda
kalıverir muhakemenin ortasında
pişmanlığın sağır edici yankısı
kandırır mı yanılmaz bilinci
çelikten irade, savrulur rüzgarda
izleri, şuura değin ardında
başlangıcı çürümenin
ilk anda çatışır kendisiyle
hasretle bakışmalar gelir de
çöker o tozlu nine sandukasına
sorsan iptidai bir yanılgı
açsa Pandora’nın kulakları çınlayacak
ve dillendirse meramını
melodiyi bakışlarında
sözleri dokunuşlarında arayacak
sahi kaybolanı
ne zaman arar insan
kaybolduğunu anlamadan
oysa kaybedense insan
hakikati elbet kavrayacak.
zaman ve peşi sıra sürüklenen
o derin uğultu
ıssız kavrayışla kuşanmış
aciz ben tortusu
düşünceleri iklimler arasında seyyah
temelsiz çırpınışları kulağımda
tek bir çınlama ve sonrası muğlak
varlığı sayrılar deryasında
ilkel bir avcı gibi, tedirgin
bakışlarında sayılı zaman,
bir o yana bir bu yana kaçırır
oysa uzatsa elini bir başka zamana
bir başka kendine uzanacak
tutsa o sözleri sıkıca
ruhunu, etinden ve kemiğinden sıyıracak
ve dinlese sesini
ilenmiş ruhların
bahşedilmiş bu özgürlüğe
dokunulmamış yarınlar biçecek
çünkü dağların yamacında kesişir
zamanla, aşkınlığın yoğun hazzı
ırmaklar doğar bakışlarından
tende ölüm belirir
yürekte fırtına
ki gün gelir bastığın yorgun toprak
çekilir parmakların arasından
ışıkları söner perde perde
gün gelir anı olur, sıyrılır sırtından
acılarla döşeli fani yol
zamana bedeldir çünkü
kimi anlar
öylece dikilir karşında
çünkü sessizliğin de sesi vardır
kanatlanır uzak iklimlerde
ki yüce bir davettir söylenir
dillerden dillere bir yol
kadim bir yakarış
rüzgarlara teslim ettiğin
eski çağın hazinesi
elbet alevlenir
ihtiyar deniz
o saadet günlerini anımsar
ufku delen bakışları
kim bilir, nerededir?
Dinlemek için:
Oooo döktürmüşsün arkadaşım, eline sağlık. Bu sefer şiir değil destansı olmuş çok yeteneklisin gerçekten. Tebrik ediyorum.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim ablacığım, sevgiler :)
Silİklim geçişleri arasında kendine yol bulan güzel bir şiirdi.
YanıtlaSil"kasvetli yazgılar
yarıklarından sızar vicdana"
Dizelerini bilhassa beğendim. Paylaşım için teşekkürler, kaleminize sağlık.
Çok teşekkür ederim, sevgiler :)
SilGüzel dizeler... Kaleminize sağlık.Anneniz doğru söylemiş bu arada. Suya anlatma yöntemini ben de deniyorum. İşe yarıyor.
YanıtlaSil@ebemkuşağı
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim, sevgiler :)
Benimde hep babam derdi sırrına en iyi sırdaştır su diye. Hani öyle bir şiir olmuş ki "doğum ile ölüm arasında yaşadım ama ölümü tadıp tekrar doğdum" dercesine bir iç sancısı gibi. Gerçekten yeteneğin var fikrin var, içini dökecek mecalin bile var çok güzel. Kalemine sağlık bol umutlu mürekkepler...
YanıtlaSilYorum, şiirden daha güzel olmuş kıskandım :)
SilŞaka bir yana, çok güzel betimlemişsin, söyleyecek söz kalmamış. Teşekkürler :)
heeey hatırlamışsın bilokunuuuuu :)
YanıtlaSilevet, öyle oldu :)
Silyorumuna , emeğine sağlık, güzel satırlar ...
YanıtlaSilteşekkür ederim, sevgiler :)
SilSessizliğin sesini sulara fısıldayan bir seyyah olsaydım diye düşündüm bir an.
YanıtlaSilKaleminize sağlık...