Aşk öylesine tesirlidir ki, insan yok olacağını bile bile varlığın tiryakisi olur. Kuşların kanatlarını inceler, göğün mavisine, suyun yeşiline ve şehvetin ateşine tutulur. Öyle kontrolsüz, öyle denetimsiz; çukurun dibinde yıldızlı düşler kurar, fısıltıları inlemelerine karışan bir delilik halidir.
Oysa ne demiş Shakespeare; "Seveceksen ölçülü sev ki sevgin uzun sürsün; çok hızlı giden de çok yavaş giden gibi geç varır hedefe." Yoğun duygular zamanı unutturur ama zaman da yaşanılanı çürütür. Duyguların tahribi çürüyen evin duvarları gibi rutubet kokuları içinde yaşadığın hissini verir. İşte korku budur; aşkı doludizgin yaşamadıktan sonra aşkın anlamı nedir, fakat uçuruma gittiğini bile bile devam etmek de aptallık değil midir? Düş kurulur önce, sonra düşer ve düşüncelere teslim olur.
Duyguları kendi haline bırakmak lazım. Aşk hesaba gelmez, hızlı yaşanması gerekiyorsa hızlı yaşanır.
YanıtlaSilAşk bir yalandır bence, her yalan gibi de acıtır :)
Sil