20 Eylül 2018 Perşembe

Yakıcı Acı

Hiçbir şey acı kadar yakıcı değildir diyordum fakat acının da kendine has türleri varmış. Bazı acılar silinir gider, bazıları izini bırakırmış; izi kalanların bazıları uzak bir geçmişten hatıraymış, geri kalanı ise her unutulduğunda kendini hatırlatırmış: öyle ki, ne geçmişte kalır ne de şimdiye ait olurmuş. Zamanı aşan bu izlerin sebebi bir insan mıdır yoksa o kişi yalnızca vesile midir, bilinmez. Mamafih hissettirdikleri gayet aşikar, teste tabi tutulabilirmiş. Dayanıklılığa bağlı, iradeye ve odaklanmaya dayalı. Dayak yemeden dayak atmayı öğrenemezmiş, düşmeden kalkmayı başaramaz, savrulmadan tutunamazmış; nereye giderse gitsin yakarmış o yara, ki her anımsadığında kendini hazırda tutmayı öğrensin. Çünkü ne kadar sert vurulursa vurulsun, yumruğun nereden geldiği her daim en belirleyici etkenmiş; çünkü pek bilmese de, tek bir sözle ya da tek bir bakışla yok olabilirmiş insan.


8 yorum:

  1. Kaleminize saglık özellikle son cümleye bayıldım :)

    YanıtlaSil
  2. Acıyı güzel anlatmışsın Emre. Biliyor musun içimin acısından bazen derilerim sızlıyor...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ah be ablam...
      Benim de göğsümde yanan bir ateş oluyor, bacaklarım tutmaz olıyor...

      Sil
  3. Darbenin kimden geldiği mühim olan haklısın..Kimisine tepkisiz kalabilirken kimisinde bir köşeye sinip saatlerce ağlamak istiyorum

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Maalesef öyle, sevdiklerimizden yiyoruz asıl darbeyi...

      Sil
  4. Bence de acinin dereceleri var, yasadigimiz olaya göre degisebiliyor.

    YanıtlaSil