28 Kasım 2020 Cumartesi

Sayıklamalar - 1

Sessizliğe kavuştuğum kimi nadir anda kendi kendime düşünürüm. Yozlaşan, çoraklaşan, tükenen ve gitgide tüketen her şeyin karşısında büründüğüm aciz kimlikten sıyrılarak düşlerime doğru yol almaya başlarım. Sınırsız bir düzleme serilmiş hayaller içinde salınır, gerçeğin tahakküm edici sınırlarını pek de umursamadan rahatça hareket ederim. Rahatlığım ölçüsünde ferahlarım, savrulan ne varsa toplarım çevremde, ağır aksak biriktiririm kelimeleri. Zira, sesler ve kelimelerle birleşen bir arayıştır yaşama atfettiğim anlam ve yürümeye devam ettikçe söyleyecek sözüm olacak elbet.

Sokağın başında zihni işgal eden bütün korkular ve kaygılar sonuna vardığında yerini başkalarına bırakır. Oysa biteceğini sanarak arşınlarsın yolları, adımlarsın kaldırımı. Biteceğini sanarak yaşarsın acıları, dineceğini sanarak kabusların geride bıraktığı o nahoş tadı. Halbuki tutunacak dalın olmadığı halde boşa sallanan ellerinin örselediği hava kadardır hayat; ne kadar çabalarsan çabala gücün ancak kendini avutmaya yeter. Yeni gerçeklikler yaratan ve buralarda dolanan bütün muazzep ruhların temel hikayesi de budur zaten. Kafanı kuma gömüp dünyayı ardında bırakmakla yetinmeyerek bütün dünyayı kumla oynamaya ikna etmektir.

Oyunlar, içbükey aynalar gibi varlığın tezahürünü farklı şekillere sokarak katlanılabilir hale getirir. Zira, pür gerçek asla insanı tatmin etmeyecektir. Bahsi geçen somut gerçeğe erişilmesi mümkün müdür orası da tartışılır. Buraya biraz Kant biraz da Descartes katmak gerekebilir. Ayrıca burada ele alınan kavramın insanın suratına attığı o silleyi unutmamak da gerekir. Çapraz okumalarla ilerleyen beyin kendisine döndüğünde ne kadar düz düşündüğünü fark eder ve yıkılır adeta. Kurgusal düzlemde ilerleyen gerçeklik ise bu hayal kırıklığının karşılığında oluşan bir ayna boyuttur belki de.

Açılan ve kapanan kapılar ardında neyi saklarsa saklasın, bir nebze merak uyandırdığı an varlığına dair bütün detayları ortaya çıkarır. Baktığımız yerde ne kadar özenli olursak olalım, parçanın bütüne olan hezimetinde biz de kaybederiz. Bize gösterilen detaya göz gezdirirken aslında görmemiz gerekeni gözden kaçırırız. Yazarken işte bu kaybettiklerimizin notunu düşeriz kağıda, peşine düşeriz olanca hırsla. Yaşanması mümkünken yaşanamayanların hesabını sorarız pasifize edilmiş bir halde. İsyanımız surlar yıkmaz ama gider dayanırız gerçeğin kapısına. Her zafer bir ödülü hak eder, her zaferde gider duvarına hakkederiz bildiğimiz ne varsa.

Yalan söyleyenin yalanını meşru kılan nokta içinde bulunduğu bağlam ile olan uyumudur. Bağlamından kopuk hiçbir cümle doğru adrese ulaşamaz; ulaşsa bile istenilen etkiyi uyandıramaz. Yalanın inananı ve söyleyeni arasındaki bir anlaşma ise bu duvarı aşmayı sağlar. İlmek ilmek işlenen, örülen kurgusal sarmal haddizatında okur ile yazarın kabul ettiği müşterek yalanlar silsilesidir. Ben söyledim sen de inan, denir ve çıkılır yola. Kalite de bu bağlamda ele alınır. Ne kadar iyi yalan söylersen o denli başarılı sayılırsın. Kendinden kaçan birçok insanın başka insanların kaçışlarına yalanlarla aracı olması, zamanın dokunuşlarıyla kutsal bir edim halini alır. Oysa temelde yalnızca kaçmak ve saklanmak vardır. Kutsal olan ise inanmak isteyenin atfettiği anlamdır.

10 yorum:

  1. son paragrafı iki kez okudum, hala katılıp katılmadığımdan emin değilim..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Katılıp katılmamanızdan çok üzerine düşünmeniz önemli, üzerine düşünmediğimiz bir şeyin var olduğunu iddaa edebilir miyiz? Onu fark etmek için üzerine odaklanmamız gerekir. Kadrajın dışında kalan ilginin ve dolayısıyla varlığın da dışında kalır...

      Sil
  2. Pazarlama stratejileri ve ikna da bir tür yalan aslında.Beğenerek okudum yazıyı.Teşekkürler :)

    YanıtlaSil
  3. Son cümle çok hoşuma gitti. Elinize sağlık. "Ne kadar iyi yalan söylersen o denli başarılı sayılırsın." bu toplumda görülen yanlış bir algı maalesef.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Maalesef öyle...
      Teşekkür ederim, sevgiler. 🍀🙏

      Sil
  4. Yalan kötüdür, kötü kalacaktır (bencesi) ama yazınız dokunaklı 👍

    YanıtlaSil
  5. “ Yaşanması mümkünken yaşanamayanların hesabını sorarız pasifize edilmiş bir halde. İsyanımız surlar yıkmaz ama gider dayanırız gerçeğin kapısına.” hayatimin tam da bu kiyisindayim. Rast gelmek guzel oldu. Kaleminizi cok begendim, takipteyim:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Duygudaşlık kurabildiysek ne mutlu bana, selamlar. 🙏

      Sil